Beginner'ın Görüntü Yönetmeni Olmak
Yazan: Osman Siewertsen, GYD
60’lı yaşlarına gelmiş bir taksi şoförünün neden İngilizce öğrenmeye çalıştığını anlatan bir filmin hikayesidir, Beginner.
Filmin aynı zamanda senaristi de olan yönetmen Burçak Üzen bu filmde birden çok görüntü yönetmeni adayı arasından benimle çalışmayı tercih etti. Bu adaylardan birisi de gayet iyi işleri olan Amerikalı bir meslektaşımdı ve yönetmene ”Bu film hayatımın projesi bu yüzden çok istiyorum” anlamında bir cümle kurmuş daha önce. Bunu görüşmemizde öğrenince, “Bu nasıl olabilir, bu film senin filmin ve tek bir sahibi var o da sensin” dedim. Sanırım yönetmenim beni de ciddi adaylar arasına alma kararını bu konuşmadan sonra verdi.
Bu görüşmeden kısa bir süre sonra,benden filmin sinematografik açılımını istedi. Ben de çok ciddi bir konsantrasyonla, yaklaşık bir hafta çalıştıktan sonra sonra yanıt verdim. İlk intibalar çok önemli ama senaryoyu gerçekten satır satır incelemek gerekiyordu. Elimdeki veriyi ve şansı en iyi şekilde kullanmam gerektiğinin gayet farkındaydım. Ayrıntılı çalışmam ikna edici oldu ve senaryo gerçekten güzel olduğu için gayet güçlü görüntü yönetmenlerinin de arasında olduğu adaylar arasından yönetmenin seçimi ben oldum.
Görüşmelerim sırasında projenin tahmini bütçesini öğrenmiştim. olmam tabii ki beni diğerlerine göre hala önde tutuyordu,ama daha set başlamamıştı ve ben işi yüzde yüz garantiye almanın yollarını aramaya başlamıştım,
Holywood piyasasının kurdu olan ASC’li bir sinematografın her zaman kulağıma küpe olmuş olan sözü vardı: “Bizim işimizin yarısı diplomasi, yarısı tekniktir.” Diplomasi bölümünden sonra sıra teknik bölüme gelmişti. Diğer aday görüntü yönetmenlerinin neredeyse birbirine benzeyen ekipman ve ışık listeleri vardı önlerinde.
Görüşmelerim sırasında projenin tahmini bütçesini öğrenmiştim. Bütçe sağlam bir ışık kamyonuna izin vermiyordu ve bu şartlarda da hangi kamerayı kullanırsak kullanalım,o kameraların hassasiyeti,oluşturacağımız mütevazi ışık listesindeki toplam lumen değeri ile ciddi bir uyumsuzluk gösterecekti.
İşte tam orada ve o sıralarda Panasonic’in yeni çıkardığı VaricamS35 ile de haşır neşir olmuştum. Panasonic yıllar sonra sahneye muhteşem bir dönüş yapmıştı ama kimsenin ilgisini çekmemişti. Ancak bu projenin adeta can simidi olmaya adaydı. Japon mühendisler iki temel ISO’da çalışan bir kamera geliştirmişlerdi ve bu ISO’lardan birisi 5000 (beş bin) di.
İlk testlerimizi çekmiştik ve 5000 ISO gerçek anlamı ile devrim niteliğindeydi ve bu görüntüyü 4K’da 4:4:4 12 bit kaydedebilme şansımız vardı, +14 fstop dynamic range ile beraber. Testler tüm izleyenlerle birlikte yönetmenimi de etkilemişti.
Artık sırada ışık ekibi ve listesi vardı,herşey realize olmaya başlamış, ben düşük bütçeli filmin dpsi olarak,ışık şirketlerinin de yolunu tutmaya başlamıştım. Liste nasıl mütevazi anlatamam;
4 adet Area48 Remote Phosphor
1 set Dedolight
1 set 4’X4’ Kinoflo
2 adet 30 cm Pipeline ve Flyer’dan
oluşan bir ışık listesi bahsettiğim size. Çoğu ışık firması listeyi görünce yer almak istemediklerini belirttiler ve filmi bu şekilde nasıl bitireceğim konusunda da ciddi tereddütleri vardı. Tavsiyeleri için onlara buradan da teşekkürlerimi sunarım tekrar!
Kapısı çalınacak adam belliydi,bana göre sektörün gerçek film adamlarından, selfilerinde hiç gülmeyen adam olarak tanıdığımız Şenol Toz… Listeye bakarak, “Al benden de bir tane 1200W HMI” diyerek projeyi kabul etti. Orada köşede duran gözlüklü ve plaza çalışanı görünümlü Emrah Toz’u bana gaffer olarak atadı. “Al, ekibin burada. Tanışın konuşun anlaşın.” ve toplantı kısa bir süre içerisinde tamamlandı : )
5000 ISO’yı anlatarak başladım Emrah’a, son derece hassas bir kamera olduğunu, en ufak ışık kaynaklarına dahi tepki verdiğini ve doğru CRI-Kelvin-TLCI değerlerini yakalamamız gerektiğini, bu yolla da kullandığımız minimal ışık listesinden en üstün performansı almamız gerektiğini anlattım. Sonra ekibe best boy olarak Hakkı Aytepe’de dahil oldu. Hırçın bir Karadeniz çocuğu olduğu kadar, o da aynı zamanda ışık sanatına kendini adamış harika bir adamdı,sette inanılmaz anlarda hayat kurtardı. Şunu derim hep “BİR PROFESYONEL ÖTEKİ PROFESYONELİ DİNLEMEDİKÇE ASLA PROFESYONEL OLAMAZ” ve bu kural Beginner’da da işlemişti.
Varicam gelmiş,son testlerimizi bitirip sete başlama gününü beklemeye koyulmuştuk,ilk filmim dolayısı ile heyecandan uyuyamamıştım.
Kasedi tekrar geri sardığımda,yönetmenle üç ay boyunca sahneleri tek tek planlamanın, sanat yönetmenimiz Atilla Çelik’in mükemmel uyumu, istediğim aplik ve tüm diğer doğal ışık kaynaklarını, istediğim form ve ölçülerde temin etmesi beni inanılmaz rahatlatmıştı. Kafamızdaki her şeyi duvarların rengine kadar tasarlamış ve hayata geçirmiştik.
Filmde kullandığım lensler Schneider Cinexenar III serisiydi. 4K çözünürlük ile büyük uyum içinde çalışması, renk tonları ve kontrastının bana çok sevdiğim Cooke serisini aratmaması bu filmin en önemli kurtarıcılarından biri oldu. Diğer türlü o bütçe aralığında, fotoğraf makinesi lenslerinden bozma cine lensleri ile çalışma zorunluluğu getirecekdi. Düşük bütçeli bir sinema filminde motion picture lenslerim vardı, tüm lens aralıkları color match’di ve bu bana filtrelemede inanılmaz bir güven verdi. Teknik açıdan ofsayta düşmemek için farklı tungsten doğal kaynaklarının da genel ambiansta oluşturabileceği etkiyi göz önüne alarak tüm planlarda Schneider TrueCut IR 680’i tüm film boyunca kullandım. Duygusal etkide planlarda Schneider Blackmagic Holywood 1/4 ve 1/8 aralığı ile özellikle “high light”larda ciddi güzel efektler kazandırdı ve filmin ruhuna çok etkisi oldu.
Set başlamış, “Remote Phosphor Led”lerin hayrını ciddi manada görüyordum. Yapısı gereği referans ışık niteliğindeki lambalar gibi stabil ve keskin doğru veriler veriyordu,özellikle araç içi sahnelerde doğru ten renklerini almada bana inanılmaz yardım etti ve Color grading aşamasında da ciddi zaman kazandırdı.
Bunun dışında bir yol kazası da yaşamadım değil… Aşırı tozlu ortamda Panasonic Varicam S35’in sensörüne toz kaçmış ve biz bunu 4-5 plandan sonra farkına varmıştık. Yedek kamera yoktu Türkiye’de. Biz sensöre bakarken, Cardiff’teki merkez yedek Varicam’i temin etmiş, en hızlı gönderimin yollarını aramaya başlamışlardı. ATA karnesi ve kargo işlemleri iki günde tamamlandı. Bu arada inanılmaz bir operasyona imza atan Panasonic Europe ve Başarı’ya buradan tekrar teşekkürü borç bilirim. Biz o arada kolay eşlenebilmesi için, RED Dragon’la iki gün RAW formatta çalıştık. 30 dakikayı bulan teslim süresi ile buradan Yasin Ekşi ve Digitalis’te de teşekkürlerimi borç bilirim.
Ciddi anlamda stresli ve zorlu geçen 21 set gününde günlük 12 saat kuralını da uygulayarak (zannediyorum iki kere 14 saate çıktık) filmi tamamlamak ayrı bir mutluluk verdi bana. Bu süreçte 5000 ISO ciddi anlamda yardımcı oldu bize, zamanı iyi kullanıp, az sayıdaki lambayı iyi kontrol edebilme imkanı yakalamıştık.
Günün sonunda Beginner’ın ulaştıkları:
Antalya Film Festivali Rengahenk seçki
Malatya Film Festivali Özel Gösterim
Frankfurt Türk Filmleri Festivali En İyi Film Aday
Boğaziçi Film Festivali En İyi Film Ulusal Aday